Sayısal olarak bu günkü durumunuz nedir bilmiyorum ama..
Yakalandığınız kibir ve görkem hastalığı gittikçe ilerliyor.
Onlarca ekonomi uzmanı ‘Felakete gidiyoruz’ uyarıları yaparken sergilediğiniz rahat tutum, ekonomik felaketi gölgelemek için sergilediğiniz 'Cambaza bak' oyunu bile kibrinizi, kendini beğenmişliğinizi ortaya koyuyor.
Millete tepeden bakan, kendini dev aynasında gören tavrınız adım adım sonunuzu getiriyor.
Bu son, öyle kaf dağının ardında değil, muhalefetin yaptığı mitinglere bakılırsa çok yakınlarda gözüküyor.
Zira burnunuz o kadar büyüdü ki, pinokyoya rahmet okutuyorsunuz.
Seçim çalışmalarında bile, karşınızda sıraya girmiş, amasız, fakatsız, sessiz bir kitle bekliyorsunuz.
Yevmiyeli kalabalıklarla bile her Çarşamba ve hafta sonu yapılan CHP Mitinglerindeki kalabalıkları toplayamayacağınızı artık çok iyi biliyorsunuz.
Siyasette rakiplerinizle bir televizyon kanalında buluşup, ülkenin, kentin sorunlarını konuşmaya tenezzül etmeyecek kadar kibir abidesi oldunuz.
Etrafınız boşaldıkça hırçınlaşıyor, bu azız milletin aydınlık insanlarını sudan sebeplerle cezaevlerine tıkıyor, dışarda kalanların sırtlarına kırbacı indirdikçe indiriyorsunuz.
“Hayır öyle değil” diyorsanız, bırakın genel başkanlarınızı, Kayseri Milletvekillerini, hadi o da olmaz diyorsanız il başkanınızla diğer il başkanları ile TV ekranlarından bu ülkeyi bu kenti konuşsunlar.
Çıkmazsınız, çıkamazsınız.
Zira diyecek bir şeyiniz yok.
Yanınızda, sizin imzaladığınız ‘Hamili kart’ı cebinde taşıyan ama maaşlarını benim vergilerimden elde eden devletin memurları, ‘Her dediğinizi 'tamam efendim' diye onayladıkça, kibir, lüks ve görkem akıyor paçalarınızdan, hindi misali kabarıp duruyorsunuz..
5 yıldızlı otellerin lüks salonlarından, o otellerin lobisinde bir bardak çay içecek parası olmayan kitlelere gösteriş yapıyorsunuz.
Boğazınıza kadar kibir Çamuruna battığınızı kimsenin bilmediğini, görmediğini sanıyorsunuz.
Ramazandan Ramazana, ziyaret ettiğiniz bir fakirin sofrasında objektiflere poz verirken bile ‘Fakirin sofrasında olmak’ diyerek ona tepeden bakmayı ihmal etmiyorsunuz.
Bu tanıma girmeyecek, mütevazi bir kaç ismi ayırıyor, onlara haksızlık yapmak istemiyorum, ama çoğunuz, çoğunluğunuz aynısınız.
Ne diyor damat bey, “Sayın Cumhurbaşkanı aya 4 şeritli yol yapacağım dese, inanacak yüzde 25 oranında bir kitle var..”
Eskiden kızıyordum bu söze, ama galiba haklı damat bey.
O kadar efsunladınız ki, Ropörtaja ‘Kürtaj’ diyen kitleyi.
Bu kent, kişi başına düşen kamu yatırımı sıralamasında Yozgat’ın bile gerisinde neredeyse.
Onbinlerce insan, Sosyal Yardım Vakfına başvurup ‘Açım, yiyecek ve yakacak istiyorum’ demiş.
Rakama vurduğunuzda Kayseri’nin yüzde 25’i aç, işsiz, yardıma muhtaç.
Fetö konusuna desek, hiç giremezsiniz.
Z Kuşağından başlayan ve yayılma eğilimi gösteren toplumsal tepkilerin temelinde açlık ve geçim sıkıntısının yattığını bile görmüyor, görmek istemiyorsunuz.
O pırıl pırıl gençlerin üzerine, trollerinizi acımasızca saldırtıyor, onların sesini kısmak için meclise düzenlemeler getirmeye çalışıyorsunuz.
Zira o Z Kuşağına mensup gençlerin ya babası, ya ağabeyi işinden olmuş ya da iş bulamamış insanlardan oluşuyor.
Eğer tepki koymazsa, kendisinin de eğitimine rağmen işsizler ordusu mensubu olacağını biliyor.
Siz yoksulluğu kurumsallaştırdınız.
Kişi başına Milli Gelir’i 10 bin dolara yükseltmekle övünüyordunuz, son 6 yılda 2 bin dolarını sakat ekonomik uygulamalarınızla cebimizden aşırdınız.
1970’li yıllardan bu yana G20 Üyesi olan Türkiye, sözde ilk 10’a girecekti bu günlerde. Ama 20’nin dışındayız artık.
Ekonomik uygulama karneniz sıfır.
Huzurumuzu çaldınız, huzurumuzu.
Can güvenliğimiz bile kalmadı iktidarınızda.
Bu ülkenin kadınları zırh kuşanarak sokağa çıkacak neredeyse, zira can güvenlikleri kalmadı.
Yüzlerce Şehidin ardından fatiha okuyoruz her yıl sayenizde.
Türkiye’yi yolsuzluk Cenneti haline getirdiniz.
Nefes almak ve su içmenin ötesinde, özgürlüklerimizi tek tek elimizden aldınız.
Eğitimi orta çağ noktasına getirdiniz, içinden çıkılmaz bir hale soktunuz.
Artık sizin içinizdekiler bile, “Yok artık, bu kadar da olmaz” demeye başladı.
Ondandır, "Partili Cumhurbaşkanı olmazsa olmaz değildir" diye ağız değiştirivermeniz, içeri tıktıklarınızı pazarlık masasına koyma girişimleriniz..
Biraz uzun sürdü ama galiba, ama Balayı’nın sonuna geldiniz.
Ya da sizin deyiminizle, reklam arasının..
Bence siz yeni bir seçim zaferi için hazırlık yapmak yerine, 23 yılda kirlettiklerinizi temizlemeye başlasanız fena olmaz.
Bahçeli'nin hazırda tuttuğu deterjanları kullanarak başlayın bence.
Zira 48 yıllık gazetecilik mesleğinin deneyimi ile söylüyorum.
Çok günah işlediniz.
Dosyanız çok kabarık.
Ama günahlarınız ve suçlarınızdan önce sizi, yakalandığınız kibir ve görkem hastalığı götürecek.
Lüks ve Şaşaaa dolu son demlerinizi yaşıyorsunuz.
Kibirliler ve halka tepeden bakanların atıldığı siyaset çöplüğünde, seçmen sizin için müstesna bir bölüm hazırlıyor.
2025 mi desem, 2026 mı desem, yakındır kaçınılmaz akıbet.
Açlığa, işsizliğe mahkum ettikleriniz, biat etmedi diye özgürlüğünü, işini, ekmeğini elinden aldıklarınız, işinden, ekmeğinden ettiklerinizin ahı bundan sonraki hayatınızda hep kabusunuz olacaktır.