Meslek hayatımın 45. yılında, ilk kez bir seçim sürecini, hiçbir yayın kurumunda çalışmadan izliyorum.

Baskı yok, kaygı yok, stress yok.

Sabahtan gece yarılarına kadar siyaset dünyasında yaşanan tartışmalar, iddialar, dedikoduları takip ediyorum.

İktidar Partisi’nden başlayalım.

Allah var adamlarda para gani.

Tüm yayın kurumları, kentin billboardları, kamunun, özel sektörün tüm imkanları emirlerinde.

Tak diye emrediyorlar, şak diye yerine geliyor.

Yerel Gezetelerde bir ilan sür manşette..

“Kayseri bize emanet…”

Hadi ya..

Kim emanet etti size Kayseri’yi?

Siz kime emanetsiniz?

Dedim ya, kibir, tepeden bakma, ben’cillik, ilanlarına bile yansıyor.

Sizden önce tamı tamına 30 yıl size emanetti Kayseri.

Yerinde saydırdınız, geri götürdünüz, alay konusu oldunuz, alay konusu ettiniz bu kadim şehri.

Daha bu sabah, huzurevinde kalan Alzheimer Hastası kadının evinin, İlim Yayma Cemiyeti tarafından, yakınlarının haberi olmadan nasıl iç edildiğini anlatıyordu Barış Pehlivan ile Barış Terkoğlu.

Memleketi tarikat, cemaat, vakıf ve dernekler yönetti iktidarınızda.

Güzelim kent parsel parsel yağmalandı, siz seyrettiniz, önlerini açtınız.

Türkiye’nin en yüksek katlı konutları artık bu şehirde.

Kayseri size emanet öyle mi?

Cumhuriyet Halk Partisi’nde her şey bildiğiniz gibi.

Türkiye genelinde yakalanan ivmenin İ’si bile yok Kayseri’de.

Nüfus İdaresi gibi, saat 17.00’de mesai bitiyor, kepenkler iniyor.

Aşkın Genç ve Mahmut Arıkan’ın kişisel çabaları ile sürüklüyorlar süreci.

Burada haklarını yememek adına, ‘Kılıçdaroğlu Gönüllüleri’nin çabalarının, çalışmalarının, il ve ilçe yönetimlerinde yaşanan huzursuzluğun bile üzerini örttüğünü söylemek mümkün.

Kendilerini kutluyorum.

Bir de Dr. Ali Çetinkaya’nın ilçe ilçe, köy köy, ev ev ziyaretlerinin da altını çizmek lazım.

Gelelim İyi Parti’ye.

Beni hayal kırıklığına uğrattı, Sayın Dursun Ataş ve İl Yönetimi.

Eğilim Yoklaması ile başlayan Huzursuzluk süreci tüm hızıyla devam ediyor İyi Parti Teşkilatında.

Seçime bir aydan az zaman kaldı, ama sadece tek bir aday ortada.

Abdullah İlker Sungur.

Tüm ilçeler teşkilatlarına birer adet araç satın aldı, giydirdi ve hediye etti.

Tüm ziyaretlerde o ve ekibi koşturuyor.

Sayın İbrahim Sungur’un uzaktan sergilediği çabayı da eklediğinizde adeta baba-oğul sürüklüyor süreci.

Hüseyin Cengiz Gürbüz diye bir ukala var 3. Sırada.

Konuştuğum 100 partiliden 99’unun tepkisini çeken, il yönetimine ve diğer adaylara tepeden bakan biri.

Y Partililer birbirine soruyor, “Kim bu adam?” diye.

Ama havasına bakacak olursanız, sanki partinin kurucusu.

Milletvekili ve ilk sıra adayı Sayın Dursun Ataş ise ‘Nasılsa koktuk garanti’ havasında.

Bir de AKP’nin kanca attığı isimler var.

Birini transfer etti bile.

Her gün bir iyi partilinin AKP’ye geçeceği söylentileri seçim çlışmalarını bile gölgede bırakıyor.

Daha da ilgincini söyleyeyim mi..

İyi parti, ilçe ve köylerde hiç yok.

O nedenle daha önce yazdığım, “Çok çalışınlarsa üçü zorlarlar” tezimi tadil ediyor, “İyi çalışırlarsa iki alırlar” olarak düzeltiyorum.

MHP’de durum bildiğiniz gibi.

Seçim çalışmalarına katılanlar, partiye geldiklerinde AKP’yi sollayan görkemli araçların sergilendiği oto galerisi gibi partinin önü.

Ve son söz.

Önümüzdeki günlerde daha çok zaman ayıracağım, ama Bağımsız adaylar Mutlu Kaya ile Vedat Ali Özışık, siyaset kurumlarını şaşırtacak sonuçlar alacak gibi geliyor bu seçimde.

Özellikle Mutlu Akkaya’nın yanında, yelpazenin en sağından en soluna, ilk kez oy kullanacaklardan yaşlılar meclisine kadar, geniş bir çerkes topluluğunun yer tuttuğunu ve iktidar partisinin ilk sıra adayı gibi ilgi gördüğünü söyleyebilirim.

Yani oy hesabı yapılırken, tüm partilerin bağımsız adaylar gerçeğini de dikkate almalarını tavsiye ederim.