Siz sanıyor musunuz, öylesine sıradan bir seçime gidiliyor 14 Mayıs'ta.

Cumhuriyet Tarihinin yol ayırımına getirilen ülkenin geleceğine karar vereceğimiz, zorlu, uzun soluklu bir mücadelenin sonuna geldik.

Ya 100 yıl öncesine dönecek, her şeyimizi, geleceğimizi, ülkenin geleceğini toptan tek adama bırakıp her şeye boyun eğecek, ya da oylarımızla, bu bozuk düzene 'Dur' diyeceğiz.

Zira bu mücadele yeni başlamadı.

Yüzyıllardır devam ediyor.

Bu mücadele, Orta Çağ Karanlığı ile Cumhuriyet Aydınlanmasının mücadelesidir.

Bu mücadele, fertlik bilincine erişenler ile kendini hala yönetenin kulu sananların mücadelesidir.

Bu mücadele, kardeşçe yaşamak isteyenler ile, ilkelliği hayat felsefesi haline getirenler arasındaki mücadeledir.

Bu mücadele,  kitap ile kılıcın mücadelesidir.

Bu mücadele, emeğin ve alın terinin değerini bulması mücadelesidir.

Bu mücadele, cehalet ile bilimin mücadelesidir.

Bu mücadele, barış içinde yaşam arzusu ile kavgalı kalmanın mücadelesidir.

Bu mücadelede yer alan dürüstler, namuslular, dünyayı ve insanı düşünenler medenileştikçe, ilkeller, barbarlar, yobazlar hırçınlaşıyor, saldırılarını artırıyor, milletin dini duygularını dibine kadar istismar ediyorlar.

Zordur, bu mücadelede,  insanlıktan, bilimden, çağdaşlıktan yana olanların yanında saf tutulması.

Sıkıntı demektir, haksız yere suçlanmak demektir.

Ama düzenin yanında olmak belli bir zaman lükstür, görkemdir, şatafattır, paradır, ihtişamdır.

Ta ki, karşı olanların, yana olanlara verecek bir şeyi kalmayana kadar.

İşte bu gün o gündür.

Karşı olanlar ile olması gerekenlerin soyulmuş soğana döndürüldüğü günlere geldik.

Artık yana olanlar da karşı olanların dediklerine kulak kabartır hale geldi.

Onlar da artık, milyonlarca insanın bir avuç azınlığın ihtişamlı yaşamına, yıllardır hizmet ettiklerinin farkına vardı.

Yana olanların çocukları da, karşı olanın çocukları gibi işsiz.

Yana olanlar da, artık karşı olanlar gibi evine ekmek götüremeyecek kadar fakir.

Yana olanlar da, karşı olanlar gibi ‘ama’, ‘fakat’ demeye başladı.

İşte o nedenle, yeni dönemde;

"1. Komaya soktuğunuz Demokratik Standartlarımızı tedavi etmek zorundayız.

2. Üretim Ekonomisine geçmek zorundayız.

3. Eğitim sistemini, hiç değilse bozduğunuz günün öncesine, hatta daha çağdaş metotlarla donatmak zorundayız.

4. Cezaevi inşaatları için harcadığınız kaynakları kaliteli ve nitelikli eğitim kurumlarının oluşturulmasına aktarmak zorundayız.

5. Tarımsal ve Hayvansal Ürünlerin ithalatı için kullanılan kaynakları, yerli tarım ve hayvancılığın kalkındırılmasına yöneltmek zorundayız.

6. Tasarruf ekonomisini hayata geçirmek zorundayız.

7. Mesela Ahlat’a Cumhurbaşkanlığı Köşkü inşa etmek yerine, 2071 kişinin istihdam edileceği fabrikalar kurmak zorundayız.

8. Beton ekonomisini terk etmek zorundayız.

9. İnsana, doğaya saygı ilkesini harekete geçirmek zorundayız.

10. Basın ve Kanaat Hürriyeti’ni yeniden en çağdaş düzeye getirip yalaka yapıdan kurtulmak zorundayız.

11. Demokratik yapılanmaların seslerini kısmaktan vazgeçip, onların eleştirilerine kulak kabartmak ve olabilirlik düzeyini araştırmak zorundayız.

12. Sınırlarımızı yol geçen hanı olmaktan kurtarmak, milletin sırtına yüklenen Mülteci Kamburunu kesip atmak zorundayız.

13. Dış Politikada hiç değilse, Cumhuriyetin fabrika ayarlarına dönmek zorundayız.

14. Tek adam rejimi görüntüsünü silmek, demokratik parlamenter sistemi yeniden güçlendirmek zorundayız."

Diyenlerin yanında yer almak, ülkeyi yeniden ayağa kaldırmak zorunda hissediyoruz milletçe, ulusca kendimizi.

Ekonomide kuraldır.

Yersiniz, içersiniz, gecenin sonunda garson elindeki hesap pusulası ile belirir.

İşte o hesabı ödemenin zamanı şimdi.

Siz, cebinizde 5 kuruş yokken, yan masalara bile meyve tabakları, efuliler, Petrus’lar ısmarladınız.

Hesabı ödemeden şuradan şuraya gidemezsiniz.

Ödemem diyenlere yapılanı biliyorsunuzdur umarım.

Kirlettiğiniz ülke topraklarını size yıkatır temizletirler.

Hekkınızdaki kararı, 14 Mayıs'ta bir günlüğüne  lokantayı işletecek millet verecek.

Yani Millet bir şekilde bu hesabı size ödetecek.

Siz 31 Mart’a son hamleyi yaptınız ve ‘Çorbada sinek vardı’ dediniz.

Haziran’da millet size sineği çorbaya sizin attığınızı gösterdi.

2023’te de yine mızıkçılık yapıyor, yapacaksınız biliyoruz.

Şimdiden yasaların ayarlarını bozarak bir seçim daha kazanacağınızı umuyorsunuz.

Ama bu millet kararlı, bu millet uyandı.

Yani Hesap vakti.

Öyle de ödenecek, böyle de ödenecek.