Hayır Sayın Vekil, sizin dediğiniz gibi değil.
CHP’nin Kayseri Mitingini küçümseyerek, kurduğu gölge kabine ile alay ederek önleyemezsiniz, gelmekte olan hazin sonunuzu.
Zira yakalandığınız kibir ve israf hastalığı kronik hale geldi.
Siz sanıyor musunuz, 24 yılına giren iktidarın oluşturduğu israf yapısı sadece Ankara ve Saray ile sınırlı..
Siz sanıyor musunuz, lüks, görkem, şaşaa, kibir sadece Ankara’da var.
Siz sanıyor musunuz, kamuda liyakat sadece Ankara’da rafa kalktı.
Bir habis ur gibi, bulaşıcı bir hastalık gibi her yere, her alana girdi, sindi, yerleşti, en etkili dezenfektan ile bile temizlemek mümkün değil.
O kadar yayıldı ki.
Güzel ülkemin her noktasında, söz konusu kamu ise lüks, görkem, israf sınır tanımıyor.
Belediyelerinizde lüks, israf, kibir, şaşaa, görkem binalardan başlıyor.
Hatırlıyorsunuz değil mi?
Refah Partili Şükrü Karatepe seçildiğinde, ilk icraatı Kayseri Büyükşehir Belediye’nin mütevazi Binasının tabelasını indirtmek olmuştu.
‘Belediye Sarayı’ yazıyordu, ‘Belediye Hizmet Binası’ tabelasını koydurdu.
Bina aynı bina.
Ama bu gün gidin bakın, bir kolonları, bir de kirişleri kaldı eski binanın.
Yani ‘Saray’ yazısı indi, bina saray haline getirildi.
Melikgazi daha da abartılı.
3 katlı binaya iki kat daha çıkıldı.
Hepsinden acısı nedir biliyor musunuz.
Eskiden hangi Belediyeye giderseniz gidin, halkla yöneticiler aynı kapıyı kullanır, zaman zaman da karşılaşır birbirine hal hatır sorarlardı.
Şimdi kapılar ayrı.
Bazı başkanların bulunduğu kat ve bölümlere şifreli kapılardan giriliyor artık.
Bu kadar mı?
Sayayım size.
İş-Kur, SGK, Milli Eğitim, Tapu Kadastro, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, Tarım Müdürlüğü, Orman Bölge Müdürlüğü binaları ilk aklıma gelenler.
Sadece binalar yenilenmekle kalınsa iyi.
O binalarda oturtulan müdürlere ulaşmak, Ankara’daki genel müdürlerine ulaşmak kadar zor ve imkansız.
Merak ediyorsanız, bir eski binalarının halini hatırlayın bir de şimdi inşa ettirip yerleştikleri görkemli yapıları.
Yine merak ediyorsanız, o eski binalarda hizmet için çırpınan yöneticileri hatırlayın, bir de kerameti kendin menkul şimdikileri.
Sıradan bir okula gidin, günlerce paspas yüzü görmemiş sınıf ve koridorlar, leş gibi tuvalet ve lavabolar görürsünüz, sonra da Müdür Bey’in odasına uğrayıverin, saray odası mübarek.
Sadece bu kadar mı?
Tam bir makam aracı saltanatı.
Almanya Lideri Merkel, makam aracı olarak, Türkiye’de fiyatı 300 bin lira olan eski bir minibüse biniyordu, haber olmuştu gazetelere.
Bizimkilerin en kötüsünün altındaki araba 10-15 milyonluk.
Neredeyse tüm makam araçları, ‘Bizi kıskanmaktan gözüne uyku girmeyenlerin ülkesi’ Alman Malı.
Ama lafa gelince, ‘İsraf Haramdır’ diye başlarsınız nutuk atmaya.
Sayın Cumhurbaşkanı her fırsatta uyarır, ‘Lüks yaşamdan uzak durun’ diye.
Ama, uyarıya riayet tepeden başlar ve yetimin hakkının emanet edildiği kurumlar, bunu hoyratça kullanmaktan çekinmiyor, kaçınmıyor.
Hiç duydunuz mu, son 24 yılda, hatta 31 yılda “Filan Belediye personel almak için sınav düzenledi” türünden bir haber.
Yok, duyamazsınız zira yapılmadı.
31 yıl önce oluşturulan halkada yer alanların yeğenleri, çocukları, gelinleri var şimdi boşalan koltuklarda.
Onlar da, üstlendikleri görevi evlatlarına aktarmanın hesaplarını yapıyorlar.
Hatırlayın son Villa Parseli rezaletini.
Kimler çıkmadı ki o parsellerden kapatıp kısa zamanda 3 katı para kazanmaya soyunan.
Ama hala bu saadet zincirinin halkalarından bazılarının kim olduğunu bilmiyoruz.
Parti yöneticilerinin çağrılarına rağmen, sizlerin deyimi ile ‘Yasal olan ama ahlaki olmayan’ bu paylaşımın kahramanlarının büyük bölümünden bihaberiz.
Bu rezaleti tezgahlayanlar da hala koltuklarında oturuyor.
Bu saadet zincirinden bu parseller tek tek alınarak, halka açık bir satış yöntemiyle değeri üzerinden satılmadığı sürece, bazılarının boynunda bir utanç halkası gibi asılı duracak ve her fırsatta ‘Madalya da yakışmış!’ denilerek kendilerine bu mesele hatırlatılacaktır.
Sadece o kadarla kalsa iyi.
Çetinsaya'ya Kayseri Park'ta sağladığınız kıyakları unutuldu mu sanıyorsunuz?
Türkiye sizin sayenizde, büyük bir ekonomik krizin pençesinde kıvranıyor.
Sizden olmayan bazı Belediyeler düzenledikleri programlarla, Kent lokantaları açıyor, Kreşlerle anneleri, burslarla öğrencileri, Yurt binaları ile eğitim görenleri, askıda fatura uygulamaları ile varsıllarla yoksulları bir araya getirerek sorunların üstesinden gelmeye çalışıyor.
Bazı belediyeler, on binlerce çocuğun sağlıklı beslenmesine katkı için her sabah evinin kapısına bir litre süt bırakıyor, hem de komşusuna bile hissettirmeden.
Siz duydunuz mu, Kayseri Belediyelerinden böylesi sosyal bir uygulama haberi.
Bir iki Belediye Başkanını muaf tutuyor!, ama siyasi gelecekleri için isimlerini yazmıyorum..
Bizimkiler ise, ceza yazmaktan fakirin durumunu görmeye fırsat bile bulamıyor.
Hani gönül belediyeciliğiydi yaptığınız?
Gönülleri kırarak, halkla araya aşılmaz duvarlar örerek, lüksün, görkemin, şaşaanın dibini bularak mı?
İşte geride bıraktığımız hafta sonunda Kayseri Cumhuriyet Meydanında, her hafta sonu başka kentin meydanlarında toplanan kalabalık, artık kullanıldığını gören on binlerin ‘Yeter artık’ mesajıdır.
Bu mesajı okumaktan acizseniz ki, kalabalıkla alay etmenizden öyle anlaşılıyor.
Sayıştay raporlarına giren, arşivlenen kirlerinizi şimdiden temizlemeye başlayın. Zira o kalabalıklar öfkesini şimdilik sadece meydanlarda, mitinglerde gösteriyor, yarın önlerine gelecek sandıkta ise oya dönüştürecek ve sizi siyaset çöplüğüne gönderecektir.
Zira bu Aziz Millet, sizin batağa soktuğunuz ülkeyi, sizin alay ettiğiniz o gölge kabinenin, düze çıkaracağına inanıyor ve destekliyor.