Siz hiç, yaşadığınız kentin adım adım ölüme sürüklendiğini izlediniz mi..
Hem de bu ölüm sürecinde, Belediye Başkanı koltuğunda oturarak, çaresizce seyrettiniz mi, geriye gidişi, yok oluşu?
Kim bilir o kenti yönetenler için ne kadar acı verici bir durumdur.
Develi, İncesu, ve Talas'ı çıkarırsak kalan ilçelerimizin tamamının ortak sorunu, göç ve azalan nüfus.
Akkışla, Özvatan, Sarıoğlan, Felahiye, Pınarbaşı, Yeşilhisar, Yahyalı, Sarız göç olgusunu iliklerine kadar yaşıyor.
Bakmayın siz, kamudan pay alabilmek veya seçimleri kazanmak adına yaşanan nüfus hareketlerine. Onlar seçimden seçime gelirler ilçelerine.
İlçe merkezlerinde oturanlar bile, "Kayseri veya büyük bir şehre kapağı atıp çocuğumu kaliteli bir okulda okutabilir miyim?" hesabı içerisinde.
70'li yıllarda, köylerde yaşayan nüfus kadar beldelerimizde, beldelerde yaşayan nüfus kadar da ilçelerimizde insan kalmadı.
Buna karşılık büyük kentler yoğun bir göç olgusu ile karşı karşıya.
Kayseri'nin, Yozgat'ın, Kırşehir'in, Sivas'ın köylerinde, toprakları ekecek insan kalmadı.
Köylerde 3-5 aile yaşıyor artık, beldeler birer mahalle, ilçeler mezra görüntüsünde, kentlerimiz ise, sorunlar halının altına süpürülerek geleceğe ötelenerek, yöneticilik yaptığını sananların aile işletmesi haline geldi, getirildi.
Zira kırsalda gelir kapısı kalmadı, toprağı ekmek neredeyse imkansız hale geldi.
Mazot, gübre ve tohumluk fiyatları küçük çiftçinin alım gücünün çok üzerinde.
Bölge çiftçisinin can simidi olarak sarıldığı Şeker Pancarının da tadı kaçtı. Devasa şeker fabrikalarının hali ortada, istikrarlı yöneticilerin elindekiler holdingleşti, kayyumlara emanet edilenleri ise bir avuç hergelenin cirit attığı kurumlara dönüşüp her yıl milyarlık zararlar açıklıyor, ama yüzleri kızarmıyor kurumları sömürerek semirenlern.
Aynı manzara büyük-küçük demeden bir çok vilayet için de geçerli.
Çok değil 30 yıl önce Konya-Kayseri karşılaştırması yapanlar, Kayseri'nin Konya'dan fersah fersah ileride olduğunu söylerlerdi, haklıydılar.
Bu gün Konya üreten, kalkınmış, turistik bir kent görünümünde, Kayseri ise İmar Rantçılarının cirit alanı haline gelerek, Türkiye'de en yüksek katlı binaların olduğu il olmayı başardı!
Hızlı tren, tramvay ve hatta metro bizde hayal ürünü iken onlar bu ulaşım türlerini getirdiler yerleştirdiler Konya’ya.
Bize ise Otoyolda, bize ise hızlı trende bir kılçık reva görüldü ve utanmadan bununla övünüyor memleket büyükleri.
Bu kentin Belediye Başkanları kent yönetmeyi şerefiye parası tahsilatçılığı sanıyor çünkü.
Önümüzde seçimler var.
Kayseri gibi kentlerde, bütçenin en büyük kalemini Ramazanlarda dağıtılan İaşe Ekonomisi oluşturuyor artık.
Paket siparişleri şimdiden verildi.
Hazırlıklar yapılıyor.
Cehalet bir takım cemaatlerce Kayseri gibi illerde örgütlendi, kentler seçime hazır sayılır.
Acı olanı ise, kenti için söyleyecek sözü olanların çaresizlik içinde kabullenmişlik oyunu oynamaları.
Hatırlayanlarınız vardır belki.
Sayın Cumhurbaşkanı ilk kez ve bir kez gittiği Sarız'da, Sarız Meydanında "Kalkınma Sarız'dan başlayacak" demişti.
Kalkınma Sarız'dan başlamadı başlamasına da, 'Kalkınma' Kayseri'ye de uğramadı.
Artık bu kentte 2 kesim yaşıyor.
Çok zenginler ve çok fakirler.
Artık bu kentte kültür-sanat, edebiyat gibi kavramlar yerini, bağ oturmaları Ürgüp kaçamakları ile seçme Demokrasi ve Cumhuriyet düşmanlarının konuşmacısı olduğu ekinliklere bıraktı.
Bu kentte doğmuş büyümüş ve aynı mahallenin bebesi olarak bilinen, Türkiye'nin sayılı düşünürlerinden İhsan Eliaçık'ın gelip kitaplarını bile imzalamasına izin verilmediği bir yönetim anlayışı hakim bu kentte, bırakın Demokrat ve Cumhuriyetçi, Atatürk Sevdalısı aydınların Kayseri'ye gelmesini.
Son iki, üç yıl içinde bir çok kez Ankara'ya gitme, bir süre kalma imkanım oldu.
Bir adamın bir kentin kaderine nasıl hükmedebileceğini görmek istiyorsanız, hem de kısa zamanda, Melih Gökçek sonrasını gidip yerinde görün.
Veya Eskişehir.
Anadolu Bozkırında, Kültür ve Sanatla iç içe, ülkenin her yanından insanların gelip yerinde gördükleri gıpta ettikleri bir kent artık.
Türkiye'nin Viyana'sıdır, benim gözümde Eskişehir.
Üretim, yatırım mı arıyorsunuz, çevrenize bir bakın.
Bütün yetkileri törpülendiği, yetmedi içeri tıkıldığı halde, 7 Metro Projesini aynı anda yürüten İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu kaynağı nereden buldu sanıyorsunuz, bir takım yapılara bağlanan hortumları kesti sadece.
Peki Ankara ve İstanbul'da beslenme kaynakları kesilen bu güruh nereye gitti dersiniz.
2019 yılında yazdım, uyardım.
Onlar artık Kayseri'deler, Erzurum'dalar, Maraş'talar.
Gidin Kayseri Mahallesi diye yaptırılan eski Kayseri evlerinin bulunduğu mahalleye.
Kapılarındaki yazıları bir bir inceleyin, ne demek istediğimi anlarsınız.
Mevlana Sayesinde Konya kalkındı, gelişti, büyüdü.
Hocası Seyyid Burhaneddin Kayseri'de yok edildi, unutturuldu.
Adını taşıyan caddeden bile ismi kaldırıldı, sonra da utanmadan ‘Seyyid’i Sırdan’ etkinlikleri yapıyor bazıları.
Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi'ni gezdiniz mi, Memduh Büyükkılıç'ın TOKİ'ye yaptırdığı en büyük eserini!
Kursak üzerine inşa edilmiş devasa yapılar.
AKP sayesinde semirenlerin tıkındıkları, asgari ücretlinin, emeklinin ve hele de işsizin önünden bile geçemediği, geçemeyeceği, ‘Mutfak Sanatları Merkezi’ gibi sonradan görmelik müzesi mekanlar.
Sanatınız batsın, ne zamandan beri tıkınmak sanattan sayılıyor.
Onun yerine diyorum, yapsaydınız bir müze.
"Bir zamanlar soframızın olmazsa olmazları" diye koysaydınız bir tabela.
Sivas'a, Çankırı'ya kaptırdığınız Pastırmayı oturtsaydınız baş köşeye.
Yanına Halis-Muhlis Afyon Sucuğu.
Sonra sıraladıysanız, yeni neslin pek bilmediği, tatmadığı, Eti, Mantıyı, Yumurtayı, Peyniri, Zeytini.
Ya da zeytinyağı ve sıvı yağ gibi olmazsa olmazları.
Sonra çıksaydı o sonradan görme müptezel, daha önce dediği gibi "Çaybağlarından Erciyes'e gidecekler yanlarına birer kişi alsın"dan sonra, "Millet Bahçesine gidecek Çaybağları Sakinleri yanlarına birer emekli de alsın" diye.
Hele bu sonradan görmeliğin girişlerine inşa edilen kapılar var ya.
Gören, Viyana kapıları diye alay ediyor.
Ben ise görür görmez Melih Gökçek'i hatırladım nedense.
O da yaptırmıştı ya Ankara'nın giriş çıkışlarına aynısından.
İşte CHP’ye yönelimin, son mitingde CHP’lileri bile şaşırtan kalabalığın bir araya gelmesinin nedeni budur sevgili dostlar.
Siz de diyeceksiniz ki, “Geldiler de ne oldu, Cumartesi Mitinginin ertesinde yine başladı kavga, yine sürüyor çekişme, yine devam ediyor belediye meclislerinde iktidarı incitmemeye özen gösterenlerin ‘Çekimserlikleri..’
Yani Sevgili dostlar önümüzdeki dönemde muhalefette hiç bir şey değişmeyecek.
Dua edin de AKP ve MHP mevcutlarla bir dönem daha yola devam kararı alsın, yapılacak seçimlerde.
Yeni isimler gelecek olursa, onlara sayfiyede villa, çocuklarına iş, baldız, damat, bacanaklara birer musluk.
Kolay değil yani, yeni seçilecek adamları da anlamak gerekir.
Bu kentin kadersizliğini, eskilerin, mevcutların ve yeni geleceklerin maharetlerini, bu kentin çaresizliğini yazmaya devam edeceğiz yapılacak seçimlere kadar.