Görüşlerine çok önem verdiğim bir bilim adamı, Prof. Dr. Özgür Demirtaş diyor ki;

“Güçlü ülke olmanın sırrı: Bilime yatırım yap, Eğitimi evrensel, Hukuku üstün yap. İdeoloji kavgası yapma, işi bilene ver, arkana yaslan uçuşu izle.”

İkinci beğendiğim söylemi ise şöyle;

“1 yılda 81 vilayete 100 fen lisesi inşa et. Eğitime başlat, sonra da arkana yaslan ve uçuşu izle..”

Ben de diyorum ki;

“Bir ülkeyi çökertmenin sırrı; Eğitimi bitir. Hukuk kurumlarının başındakilere önünüzde ilikleyebilmeleri için düğmeli cübbe giydir. Bilim yerine hurafelere dayalı uygulamaları geliştir. Yasamayı ve Yargıyı Yürütmenin emrine ver. Toplum katmanlarını Alevi-Sünni, Türk-Kürt, İnanan-İnanmayan diye ayrıştır, her konuya ideolojik yaklaş, işi bilene değil, cebinde yakininin kartı olana ver, ülkeyi dünyanın en niteliksiz insanlarının cirit alanı yap, kara ve kirli para sahiplerinin önünü aç, sonra arkana yaslan ve çöküşü izle..”

Bir ülkede demokrasi yaralıysa, o ülkede ekonominin tıkır tıkır işlemesi imkansızdır.

Bir ülkede üretim ve istihdam belli bir trendde yükselmiyorsa, o ülkede yatırımcı elini cebine atıp fabrika kurmak yerine parasını bankaya gönderip gelecek sıcak faizin hesabını yapar.

Bir ülkede dış politikadaki istikrarsızlık en yüksek düzeye ulaşmış, ülkenin menfaatleri yerine bir kişinin söylemleri ile dış politik gelişmelere yön vermeye başlanmışsa o ülkeye yabancı sermaye gelmez. Ülkede Beka sorunu baş gösterir.

Bankalardaki döviz mevduat hesapları, Türk Lirası ile açılan hesapların üzerine çıktı ise, o ülkenin parasının geleceği karanlıktır..

İşsizlik oranları, azalmak yerine artmaya devam ediyor. Her 3 gençten biri bırakın işsiz olmayı, iş aramaktan umudunu kesmiş durumda.

Yeneceğiz dedikleri enflasyon üstümüze üstümüze gelmeye, paramız pul olmaya devam ediyor.

ODTÜ, Bilkent gibi nitelikli üniversiteleri bitirmiş civa gibi gençler, iktidar mensubunun kartını edinemediği için ilgisiz alanlarda ekmek parası kazanmaya çalışırken, diploması sahte insanları araştırmak için özel bir birim kuruldu güzel ülkemde ve başına getirdikleri adamın bile diploması sahte çıktı, iyi mi..

Hastanelere şifa arayan insanların karşısına artık, hastayı ölüme hazırlamak için din görevlileri çıkarır hale geldik.

Demokratik Standartlarımızın dip yaptığı bir dönemi yaşıyoruz.

İktidar bünyesi, kemirecek bir şey kalmadığı için kendi listesinden seçtirdiği isimlere yöneldi.

Ekim 2017'de kirlendikleri için, haklarındaki söylentiler aleni hale geldiği için listesindeki belediye başkanlarını istifa ettiren bu zihniyet, şimdi de gelen CHP'nin ayak seslerini il ve ilçe başkalarını istifa ettirerek ve CHP'den seçilen isimleri. kırbaç ile AKP'ye katmakla meşgul.

İnsani yaşam liginde küme düşmeye devam ediyoruz.

İlkokul 4. Sınıf çocuklarının tam yüzde 40’ı okuduğu metni anlamıyor. Yani okullarımız Cehalet Üretim Merkezine dönüştürüldü.

Gazetecilere uygulanan baskılar düzleminde, Vietnam, Uganda ve Çin’i bile geride bıraktık.

Devletin bakanları çıkıp ekonominin gereği diyerek yediğimiz, içtiğimiz, yaktığımız her şeye haftada bir zam yapmaya başladı.

Necmettin Batırel gibi bir dehanın! önerileri ile kürsüye çıkan Sayın Cumhurbaşkanı, “Faiz inmezse enflasyon inmez” diyor. Ardından devletin hazinesi bu kuru inat yüzünden eritiliyor, Nas deniyor o da tutmuyor, sonunda İngiltere'den yeniden getirilen Mehmet Şimşek'e, "Al ekonomiyi ne yaparsan yap" noktasına geliniyor.

Oysa, faizin inmesi için de ekonomik istikrar ve güven gerekiyor.

O da bizde kalmadı maalesef.

İktidarın ve ekonomi kurmaylarının tek başvuracakları kaynak kaldı, o da yastık altı.

Cumhurbaşkanı zamanında yokladı, olanları halletti.

Şimdi de Merkez Bankası Başkanı çıkmış, "Yastık altında 500 milyon dolarlık servet yatıyor" diyor,

Dün bir kardeşimiz paylaştı, hoşuma gitti.

Diyor ki;

“Sayın Cumhurbaşkanı, ardından Merkez Bankası Başkanı ‘Yastık altındaki altınları çıkarın ekonomiye kazandırın’ dedi. Gittim baktım yastığın altına, yazdan kaybettiğim çorabın tekini buldum. Sağol Sayın Cumhurbaşkanım ve sağol Merkez Bankası Başkanı”

Evet, vatandaşın yastık altının durumunu özetleyen tablo bu.

Yani yastık altı boş.

Yani , aradığınız paracıklar vatandaşın yastık altında değil, semirttiğinizin yandaşlarınızın keşfettiği, yüzyılın icadı ayakkabı kutularında, İngiltere ve İsviçre Bankalarında.

Bir bölümü de bakan ve başkan çocuklarının evlerine yerleştirdiği çelik kasalarda.

Hem Milli Bankaları da Varlık Fonuna devretmediniz mi?

Hatırlarsınız, dövizi bozdur kampanyanızda balya balya! dolarlar getirip bozduranlar olmuştu.

Arka kapıdan da yeniden dönüp, bozdurdukları dövizi geri satın almışlardı.

Espri bir yana.

İktidarda da, devlette de, bizde de artık deniz bitti.

Ve gelecek açısından umutlar da bitti.

Bizi sevindiren ve gelecek açısından umutlandıran en büyük proje, Sayın Cumhurbaşkanı için yaptırdığımız 1150 Saray ve 350 odalı yazlık saray ile Ahlat'ta inşa edilen, yılda bir gün kapıları açılan

Van Gölü Kıyısında inşa ettığiniz 1071metrekarelik Köşk ve Bakan konutları.

Kazasız belasız bunları da tamamladık ve ekonomik sıkıntıları hallettik.

Yeter ki kendileri, sağlık ve afiyette olsunlar.

Biz alışığız, paramızın bir gecede iç edilmesine.

Baksanıza yandaş medya ne güzel kıvırıyor;

Türk Tarımını bitiren Kemal Derviş’in tarım politikalarıymış..

Yarın ekonomik çöküşün faturasını da Bülent Ecevit'e keseriz olur biter.

Beyler kendinize gelin.

Sadece ülkemizin değil, ekonomimizin de beka sorunu var.

Sayın Bahçeli’nin bir de, ekonomide yaşananlara bakıp iki laf etmesini umuyor ve bekliyorum.

Tam 2 yıl önce Ekim'in bir Çarşambası çıktı, 'Emekli bu çileyi hak etmiyor" dedi kürsüden, aynı günün akşamı MHP Milletvekilleri emeklilerin durumunun ele alınacağı önergeyi iktidar partisi ile birlikte reddettiler.

Siz de diyeceksiniz ki, Sayın Cumhurbaşkanı da, "Çalışanlara zam yapılıp emekliye yapılmaması kabul edilemez bir durumdur" diyeli de iki yıl iki ay oldu.

Yani diyeceğim dostlar, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının, en zor şartlarda çıkıp inşa ettikleri güzel ülkem, inşa edilişinin 102. yılında elimizden kayıp gidiyor.