Herkesin ortak kanısı..

İşler iyi gitmiyor.

Ama iyi gitmediğini dillendirecek kurumlarda da, yani siyaset kurumlarında da işler iyi gitmiyor..

Ülkenin ekonomik durumu, halkın ekonomik durumundan daha acınası bir noktada.

Hala, işi ehline yaptırmak yerine ısrarla bir Saltanat görüntüsü oluşturulmaya çalışılıyor.

Türkiye Varlık Fonu yönetimi değişmişti hatırlarsanız:

Kararın oy birliği ile alındığı belirtiliyor.

Atanan Recep Tayyip Erdoğan.

Atayan Recep Tayyip Erdoğan.

Oy Birliği ile kararı veren üyeler bölümündeki imza Recep Tayyip Erdoğan’ın.

Onaylayan Recep Tayyip Erdoğan.

Bu mudur, demokrasi ambalajına sarıp sarmalayıp bize yutturmaya çalıştığınız ucube anlayış.

Cumhurbaşkanı kendileri.

Parti Başkanı kendileri.

Şirket başkanı da oldu, kendileri.

Bir tek Kulüp Başkanlığı kaldı.

Büyük kulüplerden birinin, aldığı başarısız sonuçlardan sonra gelip oranın da başına otururlarsa kendileri, şaşırmayın.

İşte o zaman diğer takımlar yandı demektir.

Bir kararname ile istediği takımı hükmen mağlup sayar yönettiği kulüp ve başkanı olduğu takımı Türkiye’de şampiyon yapar.

İşin ironisi bir yana.

Sayın Cumhurbaşkanı, kendisini Ziraat Bankası, BOTAŞ, TPAO, PTT, Borsa İstanbul, Türksat, Eti Maden, ÇAYKUR, THY, Halkbank, Türk Telekom’un sahibi olan Türkiye Varlık Fonu Başkanlığı’na, Damadı Berat Albayrak’ı da Ziraat Bankası, BOTAŞ, TPAO, PTT, Borsa İstanbul, Türksat, Eti Maden, ÇAYKUR, THY, Halkbank, Türk Telekom’un sahibi olan Türkiye Varlık Fonu Başkan Vekilliğine atadı, 4 yıl önce.

Yüce Milletimizin sahip olduğu kurum ve kuruluşlar, milyarlarca liralık kaynak birikimi ile artık ikilinin kontrolündeydi.

O günden bu yana bellerini doğrultamadı bu kurumlar.

Ama denetim dışına çıkarıldıkları için acınası hallerinden haberdir değil bu millet.

Yasa yapmak için Meclisi,

Adalet için yargısı,

Denetlemek için Sayıştay'ı,

Anayasal karar mekanizması olarak Askeri Şurası,

Millet adına denetlemek için müfettişi,

Etkisiz eleman haline gelmiş bir ülkenin malı da mülkü de sahipsiz kalır elbette..

Milletin, vekillerine devrettiği 'Kanun yapma' hak ve gücü, kanun hükmünde kararnameyle bir kişinin iki dudağı arasına terk edilirse, o ülkede sistem-mistem yoktur, keyfimizin kahyası vardır elbette..

Bir kağıda karaladığı iki satır kararnameyle, milletin 'denetlenmesi zorunlu' mal varlığını, Varlık Fonu'na devredilip, denetimden kaçırılıyorsa..

Ve aynı milletin seçtiği vekilleri, bir kağıda iki satır karalayıp, "Nedir arkadaş bu iş?" diye soramıyorsa..

İşler sarpa sardı demektir.

Ne ala bir anlayış;

Binlerce yıllık devlet geleneğine sahip bir milletin mal varlığının geleceği artık, bir kişinin iki dudağı arasında.

"Ülkeyi şirket gibi yöneteceğiz" derken 'Aile Şirketi' dememişlerdi..

Eğer yönettikleri gerçekten şirket olsaydı, yüzde 80 zarar, mal varlıklarında yüzde 90 eksilmenin yer aldığı bir tablo sunsalardı, şirketin gerçek sahipleri bunları sopayla kovalardı, bulundukları makamlardan.

Ama maalesef, çıkıp "Avrupa'da enflasyon yüzde 8 ama raflar boş, bizde yüzde 80 ama raflar dolu" diyebilen bir yönetim anlayışı ile karşı karşıyayız.

Sormazlar mı, "Raflar, milletin alım gücünü yok ettiğiniz için dolu olabilir mi?" diye.

Farkında mısınız, 100 yıllık Cumhuriyetin millete ait birikimi, siyasi ömrü o cumhuriyetle kavgayla geçmiş bir kişinin ve onun olmadığı yerde damadının, evladının iki dudağı arasında..

Danışmak yok,

Kurul hikaye,

Denetim hak getire,

Milyarlarca liralık 'Millet varlığı' kayınpeder-damat idaresinde artık.

Vah güzel ülkem, vah ki ne vah.