70’li yıllardan bu yana, güzel ülkemde siyasi partilerin kuruluş, büyüme ve erime süreçlerini, bir gazeteci olarak izlerim.

İktidara gelen parti güçlü olduğu dönemde mutlaka rakibi muhalefet partilerini seçimde ve sandıkta zora sokacak bazı uygulamalara yönelir, seçim kanunu ile ilgili, kendine göre düzenlemeler yapar.

Gün gelir, kendi düzenlemeleri aleyhine dönmeye başladığında yeniden seçim kanununa diker gözünü ve kendisine bir seçim daha kazandıracak ayak oyunlarını kanunlaştırmaya kalkışır.

İlginçtir, güçlü parti halk nezdinde gücünü yitirdiğinde, oynadığı ayarlar ilk o partiyi vurur.

Güzel ülkemde de bütün meseleler halledildi ve haftanın ilk günü AKP-MHP ittifakı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir seçim kanunu getirdi.

Henüz detayları tartışılıyor olmasına rağmen, dikkat çeken partilerin seçim ittifakını ortadan kaldırması.

İkinci dikkat çeken konu ise, İyi Parti’nin önüne konulan tuzağı CHP’den 20 milletvekili ile aşmasına benzer uygulamalara sınırlaması.

Elbette üçüncü ve en önemli düzenleme ise 1980’li yıllardan bu yana ülkede uygulana-gelen ‘Seçim Barajı’nı yüzde 10’dan yüzde 7’ye indirmesi.

Seçim Kurulu Başkanları’nın en kıdemli hakim yerine kıdemli hakimler arasından kurayla belirlenmesi gibi tuzaklar da yer alıyor yeni kanunda.

Detayları belli oldukça ve mecliste tartışıldıkça, iktidarın getirmeye çalıştığı yeni düzenlemeleri değerlendireceğiz elbette ama hazırlanan kanun düzenlemesinin bana göre en ilginç ayrıntısı, siyasi partiler arasında bu iktidarın 2018’de yaptığı ‘Seçim İttifakı’ düzenlemesi ortadan kaldırılıyor.

Şimdi sormazlar mı iktidar ve ortağına.

Daha 2018 seçimleri için getirdiğiniz düzenlemelerin mürekkebi bile kurumadı, neden şimdi değişiklik çabası?

Bir başka konu, Seçim Barajı ile ilgili.

20 yıllık bir iktidar partisi, 20 yıldır işine geldiği için konuşulmasına bile gerek gördmediği Seçim Barajı’nı neden yüzde 10’dan 7’ye indirmeye kalkışıyor?

Ve bir soru, ülkenin tüm meselelerini hallettiniz de Seçim Kanunu mu kaldı?

Eğer meclisten bu şekilde geçerse olacakları ben söyleyeyim;

Hani kaç ayağı olduğunu tartıştığınız masada bir araya gelen 6 parti var ya, onlar milletvekili listelerini ortaklaşa belirler, Deva. Saadet, Gelecek ve Demokrat Parti’nin kadrolarını meclise taşır.

MHP ise yüzde 5 ila yüzde 7 arasında gösterilen oy oranları nedeniyle, seçime tek başına girer ve Türkiye Barajı’nın altında kalır.

HDP bu düzenlemeden en kazançlı parti olarak çıkar.

AKP kendi kazdığı Seçim Kuyusu’na düşer.

Zira biz bu filmi defalarca görmüştük.

İktidar kaybedeceğini bile bile son hamlelerle ayakta kalmaya çalışıyor, ama başarılı olamayacak.

Zira karşılarında, yok ettikleri, etmeye devam ettikleri Demokratik Parlamenter Sistem için bu millete söz veren 6 köklü siyasal hareket var.

Bu partilerin oluşturduğu ortaklık ikbal ortaklığı değil, milletin istikbali ortaklığıdır.

Üzerinde anlaştıkları ilkelerde denge vardır, denetleme vardır, hesap verebilirlik vardır.

Hepsinden önemlisi, ülkenin kaderinin tek adamın iki dudağı arasında hapsedilmesinin getirdiği devasa sorunların farkındalar.

Daha da önemlisi, bozulan Adalet Motorunu tamir etme taahhütleri bulunmaktadır.

Ondan da önemlisi, paramparça edilen bu mazlum milletin, ülkenin menfaatleri doğrultusunda bir araya getirilmesi ilkesi vardır.

Bunların tepesinde ise, iktidarların bir avuç mutlu azınlığın değil, bu mazlum milletin lehine uygulamalara yönelmesi güvencesi gelmektedir.

Elbette, gözümüzün içine baka baka yok edilen ülke kaynaklarının hesabının sorulması güvencesi de vardır.

O nedenle, açık oy, gizli sayım ilkesi bile koysanız seçim kanununa, yine de kaybedeni iktidar olacaktır önümüzdeki seçimlerin.

Bunu en net gören de aslında bu seçim kanununu meclise getiren ve altına imza koyan milletvekilleri biliyor musunuz?

Ama onlar tabulaştırdıkları liderin talimatının dışına çıkamaz

O milletvekilleri var ya, Reza Zarab’ın, Egemen Bağış’ın, Muammer Güler ve arkadaşlarının, Şaban Dişli’nin, Mehmet Cengiz’in, Melik Gökçek’in, Süleyman Soylu’nun ve isimlerini sayamayacağım binlerce iktidar sarhoşunun yaptıklarının faturasını ödemek de istemiyorlar aslında.

Ancak, ‘Ama’ deseler, ‘Fakat’ deseler başlarına gelecekleri de çok iyi biliyorlar.

Zira bu iktidar, iktidarın ilk yollarında her eğriye aslanlar gibi karşı çıkan Kayseri eski Milletvekili Sadık Yakut’u bile bir yönetim kurulu üyeliği ile susturma becerisi gösteren bir iktidar.

Bu iktidar, ‘Dolar üç lirayı geçsin yüzüme tükürün’ diyen Yiğit Bulut'u bu gün bile ‘Baş danışman’ olarak istihdam edecek kadar maharetli! bir iktidar.

Bu iktidar, ‘Sen doğru ol, eğri belasını bulur’ ilkesini bile tersyüz ederek ‘Sen eğri ol, doğrunun hakkından biz geliriz’e dönüştüren bir iktidar.

Yani Sevgili Dostlar, hangi yasayı getirirlerse getirsinler, hangi düzenlemeyi yaparlarsa yapsınlar, “Yolun sonu, tünelin ucu’ görünüyor artık.