15 Temmuz sonrası, Türk Milletinden af dilediniz, “ hadi neyse” dedik.
Millet olarak affettik.
“Böyle olmuyor, daha fazla yetki” dediniz, verdik.
“Tek adamla ülke uçacak” dediniz, “Verin yetkiyi, faizle, enflasyonla nasıl mücadele edilir görün” dediniz, vardır bir bildikleri diye tamam dedik.
İktisat bilimine ters olmasına rağmen, “Faiz enflasyonun sebebidir” teorinize bile ‘acaba’ dedik.
Ülkenin merkez bankasını kör kuruşa muhtaç hale getirdiniz.
Bizi, yani Türk Milletini fakirleştirdiniz, geleceğimizi, umutlarımızı yok ettiniz.
Okumuş, başarılı gençlerimizi ülkeden kaçırdınız, kalanlarını evlere hapsettiniz, “Ev genci” kavramının yaratıcısı oldunuz.
Türk Milli Eğitimini, medrese düzeyinin bile altına indirdiniz.
Yarattığınız, kendi zenginleriniz bile, size güvenleri kalmadığı için paralarını alıp İngiltere’ye, Yunanistan’a, Mısır'a, ABD’ye kaçtı ve sizin hazin sonunuzu oradan seyrediyor.
Milleti, ikiye, sonra üçe, daha sonra bir çok parçaya ayırıp, içlerinden kendinize yakın olanları seçip kilit noktalara yerleştirdiniz.
Liyakatin yerini biat ve itaat aldı.
Partiden pırtması muhtemel milletvekillerini kırpıp kırpıp büyükelçi, rektör ve banka yönetim kurulu üyesi yaptınız.
Bize oy versinler diye, ‘Kamu Yararına çalışma’ diye bir şey uydurdunuz, işe aldıklarınızı parti üyesi yaptınız. 1800’lü dönemde var olan Bekçilik Teşkilatını bile yeniden kurdunuz.
Fabrika kapattınız cezaevi açtınız, kütüphane kapattınız icra dairesi açtınız.
Sayenizde güzel ülkem, Mafya’nın cirit attığı, muhalefeti sindirmeye çalıştığı ‘Makbul!’ bir mekanizma haline geldi.
Şimdi ara sıra çıkıp, “Sıkıntıya düşen esnafımız, çalışanımız olduysa" öyle mi?
Önce cümlelerinizin içine gömdüğünüz “Olduysa” kelimesine taktım.
Olduysa mı?
İşçisi, işsizi, emeklisi, ev hanımı, pazarcısı, simitçisi, sessiz milyonları ‘olduysa’ kolaycılığında paketleyemezsiniz.
En iyisi siz bu cümleyi, “bizimkilerden geliri azalan oldu ise” diye değiştirin.
Zira siz ve sizinkilerin dışında herkes kaygılı, herkes geleceksiz.
Yok öyle yağma efendiler!
Önce yediğiniz herzeler için Adalet önünde, Millet olarak Şahadet edeceğiz.
Fetö Hainlerini nasıl himaye ettiğinizi yazacak anlatacağız.
ORAN, KOSGEB gibi kurumların imkanlarını nasıl pervasızca bir takım insanların, kişisel çıkarları için kullandığınızı yazacak, anlatacağız.
Evladı, torunu, yeğeni, gelini, damadı ve tabii ki kendinizi, kamunun malıyla donattığınızı yazacak, anlatacağız.
Sınav sorularını çalarak bizim çocuklarımızın geleceğini karartırken, kendi taraf ve etrafınızı devletin kilit noktalarına nasıl yerleştirdiğinizi yazacak, anlatacağız.
Türkiye Cumhuriyeti'ni nasıl sahte şeyhlerin, Yunan Uşağı sözde dinci yapıların cirit alanına çevirdiğinizi yazacak anlatacağız.
Cebimize aydan aya giren maaşlarımızı nasıl kuşa çevirdiğinizi, aylık enflasyon rakamları üzerinde nasıl kalem oynattığınızı yazacak, anlatacağız.
Biz Coronadan yitirdiğimiz yakınlarımızın cenazesine gidemezken, on binlerle cenaze törenleri yaptığınızı yazacak, anlatacağız.
Bize kapının önüne çıkmayı çok görürken, elin turistine sahillerimizi, meydanlarımızı açtığınızı, sonra da 3 kuruş döviz aşkına bize nasıl evcil hayvan muamelesi yaparak yüzümüze ‘Aşılıyım’ maskesi takmaya çalıştığınızı yazacak, anlatacağız.
Tonluk uyuşturucu trafiğini, tosunların pudra şekeri partilerini, ‘İslami bilmem nesi’ etiketiyle uyuşturucu taşıyan Escobarları yazacak anlatacağız.
Her gün birkaç otobüs dolusu insanımız ölürken, aşıyı bile yandaşa gelir kapısı yapma çabanızı yazacak anlatacağız.
Sedat Peker’in 5 kasetlik itiraf listesinde yaşanan olayları yazacak ve anlatacağız.
Beşli Çeteyi yazacak anlatacağız.
Yıkılan aileleri, kadın cinayetlerini, patlama yapan boşanma vakalarının nedenlerini yazacak ve anlatacağız.
Kadının yasalar karşısında tutunduğu tek dal olan, İstanbul Sözleşmesi’ni bir avuç din tüccarının hatırı için nasıl yırtıp attığınızı yazacak anlatacağız.
Fetö’cü yapının önünden geçenleri içeri tıkarken, kendi fetöcülerinizi nasıl himaye edip kolladığınızı yazacak anlatacağız.
Partiden pırtması muhtemel eski milletvekillerini kırpıp kırpıp üniversitelere rektör, bankalara yönetim kurulu üyesi ve büyükelçi yapıp dış itibarımızı beş paralık ettiğinizi yazacak anlatacağız.
Bir oğlu Mimar, diğeri mühendis, kızı matematik öğretmeni emekli babanın çocuklarının işsizliğine her gün, her saat kahroluşunu, o çocukların annesinin her gece saatlerce gözyaşı döküşünü yazacak, anlatacağız.
Tek suçu, halkın oyunu alarak belediye başkanı olan insanlara nasıl dünyayı zindan ettiğinizi, halkın iradesini Silivri Zindanlarına nasıl tıktığınızı yazacak anlatacağız.
Yoksullukla mücadele edeceğiz diyerek geldiğiniz iktidarda, ülkeyi nasıl yoksul, nasıl beş parasız, nasıl boğazına kadar borçlu hale getirip, parasını pul ettiğinizi yazacak anlatacağız.
Yoksullukla mücadele edeceğiz vaadinizin tam tersini yapıp, ülkeyi yandaş cenneti haline getirdiğinizi yazacak anlatacağız.
Yasaksız Türkiye vaadinizin tersini yapıp, onbinlerce insanın ‘ama’ dediği için, ‘fakat’ dediği için hayatını kararttığınızı yazacak anlatacağız.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasasının güvencesi olan Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını hiçe sayan alt mahkemelerin hakimlerini nasıl koruyup gözetip üst makamlara getirdiğinizi yazacak anlatacağız.
Fetö’den atılan Hakim ve Savcıların yerine, yıllarca partinizde görev yapmış avukatları nasıl atadığınızı, Sedat Peker’in iddiası doğru ise Süleyman Soylu, Mehmet Ağar gibi adamların adamlarını nasıl hakim savcı yaptığınızı ve adalete güveni yerle bir ettiğinizi yazacak anlatacağız.
Onurlu, dürüst, ekmek kavgası dışında bir kaygısı olmayan namuslu kamu görevlilerini nasıl ekmeğe muhtaç hale getirdiğinizi yazacak anlatacağız.
Türk Basınında mesleğinin namusu ile çalışan yiğit, namuslu gazetecileri nasıl tasfiye ederek, işsizlikle cezalandırıp yerlerine “İktidar çalgı biz çengi” anlayışındaki gazetecileri yerleştirdiğinizi yazacak anlatacağız.
Ondan sonrası mı?
Ondan sonra da diyeceğiz ki, Türk Milletine “Bu adamlar bunca yaptıklarından sonra sizden helallik istiyor, hakkınızı ediyor musunuz?”
Valla ondan ötesi bizi aşar, sandıkta bu millet anasının ak sütü gibi helal oyu ile sizinle helalleşir, helalleşmez.
Takdir Milletin.
Bir de meselenin başka yüzü var.
Diyelim biz helal ettik, Millet Helal etti.
Talan ettiğiniz Kazdağları, İkizdere..
Talan ettiğiniz Doğa,
Çiçekler,
Kuşlar,
Ağaçlar,
Hele çöplükte bulduğu pasta artığını iştahla midesine indiren, yarısı çürük Pazar atığı domatesin, sağlam yarısını torununa götüren, ya da çalıştığı fabrikada önüne konan 1 portakal için fabrika yetkilisine çıkıp, “Portakalı yemesem de eve götürsem olur mu?” diye soran baba, babalar eder mi ?
Onu bilemem..